Aicardi-Goutieres Sendromu (AGS)
Aicardi-Goutières sendromu nedir?
Aicardi-Goutières sendromu (AGS), beyni, omuriliği ve bağışıklık sistemini etkileyen nadir bir genetik hastalıktır. Beynin beyaz maddesini etkileyen bir grup hastalık olan bir tür lökodistrofidir. Bu hastalıklar beyin ve omurilikteki sinir hücrelerini çevreleyen ve koruyan, hücreler arası mesaj iletimini hızlandıran miyelin kılıfına zarar verir.
AGS’de vücudun bağışıklık sistemi, bu beyaz maddeyi (miyelin) hedef alarak saldırır. AGS belirtilerinden sorumlu olan miyelin kaybıdır. AGS’li çocukların çoğunda, belli oranda zihinsel veya fiziksel bozukluklar görülür.
Aicardi-Goutières sendromunun nedenleri
AGS, bir veya daha fazla gen grubundaki mutasyondan (bozukluk) kaynaklanır. Bu hastalıktan sorumlu mutasyonlar beyin dokusunda küçük DNA parçalarının birikmesine yol açar. Bu durumun AGS hastalığına yol açan bağışıklık sistemi tepkisini tetiklediği düşünülmektedir.
Çoğu durumda AGS kalıtsaldır. Hastalık yalnızca her iki ebeveynin de genetik mutasyonu taşıması durumunda ortaya çıkar ve genellikle kendileri bir belirti göstermez. (Buna otozomal resesif kalıtım modeli denir.) Her bir ebeveynden birer tane olmak üzere genlerimizin her bir çifti kalıtsaldır. Bir gen çiftinin yalnızca bir kopyası mutasyona sahipse, kişi AGS semptomları göstermeyecek, ancak AGS taşıyıcısı olacaktır. İki taşıyıcının birlikte çocuğu olduğunda, doğurdukları her çocuğun AGS hastası olma ihtimali dörtte birdir.
Daha az sıklıkla AGS, etkilenmemiş bir ebeveynden miras alınan tek bir mutasyondan kaynaklanabilir. Nadir durumlarda, AGS ile ilişkili gen mutasyonu bir ebeveynden miras alınmaz. Bu sadece rastgele bir mutasyondur ve sendromu geliştiren kişide yenidir.
AGS’nin belirti ve bulguları nelerdir?
AGS’nin iki türü vardır: erken başlangıçlı ve geç başlangıçlı tür. Her ikisinin de belirtileri bebeklik döneminde başlar.
Erken başlangıçlı AGS belirtileri
Erken başlangıçlı AGS’li bebeklerde doğumdan itibaren huzursuzluk ve zayıf beslenme vardır. Görüntüleme testleriyle tespit edilebilecek nörolojik ve karaciğer anormallikleri vardır. Erken başlangıçlı AGS, hastalığın daha şiddetli şeklidir. Belirtiler zamanla daha şiddetli hale gelebilir ve kafa boyutunun küçük kalması (mikrosefali), karaciğer iltihabı, nöbetler ve deri döküntüleri ortaya çıkabilir.
Erken başlangıçlı AGS’de miyelin kaybı sıklıkla beyin fonksiyonlarında kalıcı hasara ve yaşam boyu ciddi zihinsel ve fiziksel engellere yol açar.
Daha sonra başlayan AGS belirtileri
Daha geç başlangıçlı AGS’li bebekler ilk birkaç hafta veya ayda normal şekilde gelişir.
Çocuklar birkaç aylık olduktan sonra;
Aralıklı, açıklanamayan ateş
Sinirlilik veya teselli edilemeyen ağlama
Chilblains (el, ayak parmakları ve kulaklarda soğuk havalarda kötüleşen döküntü, lezyonlar veya şişlikler) dâhil cilt sorunları
Kaslarda güçsüzlük ve sertlik
Beslenme zorlukları
Kafanın büyümesinde azalma
Gelişimsel gecikmeler
Nöbetler
Bu belirtiler birkaç ay sürebilir. Daha sonra genellikle azalır ve sabit seyreder, ancak kalıcı nörolojik zorluklar bırakabilirler. Ek olarak, AGS ile ilişkili bağışıklık işlev bozukluğu, bazen yaşamı tehdit edecek şekilde vücudun diğer birçok organını da etkileyebilir. Buna akciğerler, karaciğer, kalp, deri, kan hücreleri ve böbrekler dâhildir.
AGS nasıl teşhis edilir?
Aicardi-Goutières sendromunun tanısı fiziksel belirtilere, beyin görüntülemesine, beyin omurilik sıvısı testlerine ve genetik testlerin sonuçlarına göre konur.
Beynin manyetik rezonans görüntülemesi (MRG), beyin dokusunda hastalığın karakteristik özelliklerini tespit edebildiği için AGS’nin önemli bir teşhis aracıdır. Beyin görüntülemelerinde beyin dokusunda kalsiyum birikimi (kireçlenme) alanlarının yanı sıra beyinde beyaz maddede anormallikleri görülebilir.
Beyin omurilik sıvısında (BOS) yapılabilecek testlerde, bağışıklık sistemi aktivitesinde bir artış bulunabilir. Test omurilikten alınan sıvının analiz edilmesiyle yapılır. Bu test tek başına AGS teşhisini koymak için kullanılmaz, ancak bağışıklık sisteminin vücut dokularına zarar vermeye devam edip etmediğini gösterebilir.
Genetik test, AGS ile ilişkili olduğu bilinen genlerden birindeki değişiklikleri tanımlayabilir. Bu analiz bir kan örneğinden yapılır. Sonuçlar diğer testlerle birleştirildiğinde AGS teşhisini kesinleştirir.
Aicardi-Goutières sendromunun tedavisi
AGS’nin bilinen kesin bir tedavisi yoktur. Ancak belirtileri ve bulguları azaltmak için tedaviler mevcuttur. AGS’li çocuklar farklı belirtilerle başvurdukları için her çocuğun tedavi planı farklı olabilir.
AGS’li bazı çocukların solunum problemleri nedeniyle tedaviye ihtiyacı vardır. Bazılarının terapi ve özel diyetler de dahil olmak üzere beslenme konusunda desteğe ihtiyacı vardır. Nöbetlerin ilaçla tedavisi gerekebilir.
AGS’li çocuklar ayrıca aşağıdakiler açısından da izlenmelidir:
Glokom belirtileri (yıllık testle)
Diabetes insipidus ve tiroid bozuklukları
Pulmoner hipertansiyon ve inflamatuvar kardiyomiyopati dahil olmak üzere kalp ve akciğerlerle ilgili sorunlar
Kan hücrelerinde, özellikle de trombositlerde kanama riskinin artmasına neden olabilecek sorunlar
Beynin kan damarlarıyla ilgili sorunlar
AGS’deki hareket problemleriyle ilişkili olabilecek skolyoz (omurilik eğriliği) ve çıkık eklemler gibi kemiklerde giderek artan problemler
AGS’li birçok çocuk, nörolojik hasarın neden olduğu zayıflıklarla mücadele etmek için fizik tedavi ve konuşma terapisinden yararlanır.
AGS’de bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaçların kullanımı
Bu hastalıkta temel sorunun bağışıklık sisteminin başta beyin olmak üzere kendi organlarına yönelik aşırı çalışması ve zarar verici etkide bulunması olduğundan, uzun yıllardır AGS hastalarında bağışıklık sistemini baskılayıcı ya da değiştirici birçok ilaç denemeleri yapılmıştır. İlaç tedavisindeki en önemli husus tedavinin mümkün olduğunca erken dönemde verilebilmesidir. AGS hastalarında genel kanaat, bağışıklık sisteminin zararlı etkileri başladıktan ve önemli hasar geliştikten sonra baskılayıcı ilaç verilmesinin faydasının yeterli olmayacağı yönündedir. Bu nedenle hastalığın teşhisinin olabildiğince erken konması ve tedavilere bir an önce başlanması çok önemlidir. Kortizonlu ilaçlar, damar içi verilen immünoglobülin tedavileri, HIV tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar ve çeşitli bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaçlar kullanılmıştır. Bu tedavilerin hastaların belirtileri üzerine farklı derecelerde etkileri görülmüş olmasıyla birlikte henüz kanıta dayalı kesin sonuçlara ulaşılamamıştır.
Son yıllarda AGS’de bağışıklık sisteminin vücudun kendi organlarına yönelik hasar verici etkisini yaparken kullandığı yolaklardan birisi olan interferon sistemini doğrudan baskılayıcı bir etkiye sahip olan JAK1/2 inhibitörleri (baricitinib, ruksolitinib) kullanımı konusunda umut verici denemeler yapılmaktadır. Tek tek hasta örnekleri ve geniş sayıda hastalardaki uygulamalar bu ilaçların özellikle hastalığın erken evresinde kullanıldıklarında hastaların bağışıklık sisteminin verdiği zarardan daha az etkilendiklerini gösteren sonuçlar yayımlanmıştır.
AGS için takip bakımı
AGS’li çocukların nörologlar tarafından düzenli olarak izlenmesinin yanı sıra, gerektiğinde diğer uzmanlar tarafından devam eden tedaviye ve koordineli bakıma ihtiyaçları vardır. Fizyoterapistler çocuğunuzun kas tonusunu ve esnekliğini korumasına yardımcı olabilir. Konuşma terapistleri beslenme ve dil sorunlarının üstesinden gelmelerine yardımcı olabilir.